Gündeme Dair Üç Beş Kelam
Geçen hafta ,ABD Başkanının yaptığı , o malum Küdüs açıklaması sonrası , sosyal medyadaki hesabımdan , Mısırlı bir gazeteci arkadaşımın paylaştığı ve Orta Amerika ülkelerinin birinde çekildiğini tahmin ettiğim bir video paylaşmıştım.Videoda dev bir ABD başkanı kuklası ,tekerlekli bit platforma oturtulmuş ve arka kısmı açıkta. İnsanlar ,o kuklanın arka kımına kenardan koşup tekme atıyorlar ve gülüşüyorlardı . Paylaşımından hemen sonra, beğeni beklerken, niyetinden asla şüphe etmediğim bir ağabeyimin ağır eleştiri içeren yorumu ile adete duvara tosladım. Yorumun içeriği mühim olmamakla birlikte bendeki tesiri felaket oldu. Daha sonra aynı o üzüntü / kızgınlık / pişmanlık ile videoyu kaldırdım.
Bütün bu üzgün/kızgın ve pişman hissiyatımla başlıyorum düşünmeye…
Her platformda başlayan tepkiler, dozajı düşerek ; evvela İsrail’e , sonra ABD Başkanı şahsında ABD yönetimine ve ardından Müslüman ülkelerin liderlerine… Evet her halükarda haklı bir tepki sonuna kadar desteklemekle birlikte acaba diyorum, tepkilerin görünürlüğü ve etkisi ne kadar.
Tepkilerin isyana dönüşme sürecinde durduğumuz yeri sorgulayarak, hayatımızın her anını cendereye almış küresel bir sistemin parçaları, sistemin yürütücüleri olarak verdiğimiz tepkilerin sadece birer komediden öte bir mana taşımadığı aklıma geldi de üzüldüm doğrusu.
Nasıl mı?
Abd başkanının açıklamalarını bir kısmımız “…..one” markalı telefonlardan, bilmem ne markalı televizyonlardan izleyip üzülmedi mi? Bir kısmımız bu üzücü duruma ilhamını kovboyların kıyafetlerinden alan blu jeanans pantalonun cebindeki, zifiri gece mavili veya çöl ve deve simgeli sigarsısını yakıp dumanı ciğerine çekip şöyle kızgın kızgın havaya üflemedi mi?
Diyelim ki Pazar gün falanca şehrimizin falanca meydanındaki mitinge giderken bilmem kaç bin dolara aldığı lüks otomobilini kullanmadı mı?İşte bütün mesele bu!
O küresel düşüncenin elindeki sermeye bizi tüm hayatımız ile ihata altına almış. Her gün onlarca anket ,kamuoyu araştırması, medya taraması yaptırıp bizim sosyolojik , psikolojik röntgenlerimizi çektiriyor. Yediğimiz , içtiğimiz, güldüğümüz , ağladığımız , sevindiğimiz ve öfkelendiğimiz her ne var ise bakıyor da ne yapıyorsa ondan sonra yapıyor. Haberin olsun.!
Yani ezcümle, isyanın kaç okka, öfken kaç okka hesap ediliyor muhterem kardeşim. Yani benim gibi birilerinin kuklasının bir yerlerine tekme atan videoları paylaşmakla bu iş hiçtir.
Belki kızacaksınız bana. Ama hakikatin ta kendisidir bu. Elbeltte ki tepkimizi bir şekilde ortaya koyacağız itirazım ona değil yanlış anlaşılmaya! Hani herkesin bildiği bir Efendimizin (s.a.v) bir hadisi vardır ya. ““Bir kötülük gördüğünde elinle düzelt, ona gücün yetmiyorsa dilinle düzelt, ona da gücün yetmiyorsa kalbinle buğz et, işte bu -kalple buğz etmek- imanın en zayıf derecesidir" O emir mucibince, kalbin buğz aşaması mevzubahis olan meselede o esiri olduğumuz sistemin tüm her şeyine isyan etmek ile başlaması gerektiğini düşünüyorum. “Yegane varlıktan medet umarak” tüm yüklerimizden azade olup öyle bakalım istiyorum. Kaybedecek çok şeyimiz var. Ellerimiz çok etkin olamayabilir. Lakin dilimiz ile birlikte kalplerimizi ve beraberinde aklımızı da her manada işin içine girivermesinin, ardından kastettiğimiz o isyan bilincinin teşekkülü zuhur eder inşallah
İsyan/tepki özelinde severek okuduğum Merhum Nurettin Topçu Hocanın “İsyan Ahlakı” eserinden notlarımı gözden geçiriyorum. Aldığım notlarımdan biri şöyle ;
“İsyandaki anarşizm, insanda evrensel bir sorumluluk haline gelen merhamet ile kendi mukadderatına tek başına hakim olan Yegane varlıktan medet uman imanın sesinden başka bir şey değildir.” O sesi ve sahibini hatırdan çıkarmayarak kayd- ı şartıyla….
Fakat çok unutmamamız gereken bir hakikat daha var ki o da; “Mazlumun Gözyaşı” Hallaç pamuğu gibi atar ortalığı da zalimi de yakar , Allah muhafaza bizi de .Gayrisi Laf-ı güzaftır vesselam…
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.