İstiklal Marşını Hangi Ruhla Okuyoruz!

Halis KARADUMAN

Türk ve İslam düşmanları dünyanın emniyet mihengi, mazlumun tek koruyucusu büyük Osmanlı imparatorluğunu Bizans oyunları ile her geçen zamanda zayıflatmışlar, içeriden satılmış işbirlikçileri organize etmişler, dışarıdan dine ve insanlığa düşman her türlü hainler bir araya gelmiş, Osmanlıyı ortadan kaldırmaya kalkmışlardı.  Türk milleti son kalesi olan Anadolu'yu, Misak-i Milli sınırlarını, şüheda fışkıran vatan topraklarını korumak için mücadele vermek zorunda kalmıştı.

Bu aziz milletin evlatları vatanı işgale gelenlere karşı her cepheden kurtuluş mücadelesi vermeye başladılar. Bu mücadeleye milli bir ruh katabilmek, ordunun şuur ve bilincini yükseltmek amacıyla milletin bir işarete, milli mücadele azmini güçlendirecek İstiklâl ateşine, milleti tek yumruk yapacak bir ortak paydaya ihtiyacı vardı.

Bu durum üzerine devlet ricali harekete geçti ve her devletin bağımsızlık sembolü olan şiir-marş yarışması başlattı. Orduyu ve milleti ayakta tutacak, nefes aldıracak, güç verecek bir ses gerekiyordu. Yarışmaya ricalar üzerine dahil olan merhum Mehmet Akif İstiklal Marşımızı  şanlı orduya-millete ithaf etti. Marş 12 Mart 1921 tarihinden bu güne ülkenin her köşesinde 'Milli Marş' olarak okunup söylenmektedir. Allah mekanını cennet eylesin. Milli mücadele döneminde yazılmış olan bu marş milletimize ve ordumuza ümit ve cesaret vermiştir. Bu milletin, bağımsız ve sonsuza kadar yaşayacağını müjdelemiştir. İstiklâl Marşı; dağılmış, parçalanmış bir milletin yeniden şahlanışının destanıdır. Mehmet Akif bu şiiriyle vatan aşkıyla yanıp tutuşan gönüllere tercüman olmuştur.    

Şiir 24 bestecinin katılımı ile bestelenmiş, 1924'den 1930 yılına kadar Ali Rıfat Çağatay'ın bestesi ile söylenmiştir. O tarihten bu güne kadar Osman Zeki Üngör'ün bestesi ile söylene gelmiştir. Bestekarın bu bestesini daha önceden başka bir güfte üzerine hazırladığını, İstiklâl Marşı ortaya çıkınca buna uyarlandığını söyleyenler olmuştur. 

Marşımız gerçekten mana itibariyle milletimizin dününü, bugününü ve geleceğini anlatan, yansıtan ve şekillendiren bir hüviyete sahiptir. Hangi ölçü ile ölçülürse ölçülsün, hangi değere vurulursa vurulsun kesinlikle her değerin üstünde bir kıymet ve yazılmış en güzel şiir olduğu ortadadır. Bu aziz necip milletle ilgili bilgi sahibi olmayanlar dahi şu İstiklâl Marşımızı bilsinler, ondaki mana derinliğini kavrasınlar bunun her şeyi anlattığını göreceklerdir. İstiklâl Marşı bu milletin alın yazısı, kader yazılımıdır. 

İstiklâl Marşı şiir olarak okunurken manayı yaşayıp göz yaşı döken çok insanlar görüsünüz. Ne yazık ki İstiklâl Marşının hangi şartlarda ne amaçla yazıldığı, niçin ihtiyaç duyulduğu bilinmediği, bestesinin de ruha can katan bir ahenk taşımakta yetersiz kaldığı için insanlar Marşı söylerken bu hissi duyamıyorlar ve manadaki zevki alamıyorlar. Bu güzelim marşımızı öğrenciler olarak, büyükler olarak, millet olarak doğru dürüst seslendiremiyoruz. Marş söylenirken topluluk birden çok ses ve gürültü çıkarıyor. Bir türlü beraber başlayıp beraber bitiremiyoruz. Ondaki o ruhu yaşayamıyor, yaşatamıyoruz. Neden, çünkü kırık dökük anlamsız kelime parçacıkları ile seslendiriyoruz. Ondaki manayı sese, ruha aktaramıyoruz.

Behemehal bunun önüne geçilmesi, milletin bu güzel marşın daha anlamlı, kelimelerin bütünlüğünü bozmadan, şevk ve heyecanlı bir beste ile söylemesini sağlamak lazım. 

Marşını söylerken, geçmişinin gurunu ve zaferlerle dolu geleceğinin açık ve aydınlık olduğunu düşünerek başı dik, yüreği büyük bir duygu ile söylemesini sağlayacak bir beste gerekir.

Milletin, Marşını söylerken heyecan duyması kendine güvenmesi, şanlı bir tarihe yaslandığını bilmesi, mahcup ve eğilmeden dik durmasını sağlamak lazım.

Velhasıl bu güzelim güfteye şanına yakışır bir beste lazım, diye düşünüyorum. 

Görüşüm, sadece bir teklif ve millet olarak yöneticilerimizden talebimizdir. Bu kıvılcımın millette hiç beklenmedik uyanış ve bilinçlenmelere yol açacağını, daha bir milli duruşa vesile olacağını düşünüyorum.

Allah bu milletin yolunu ve bahtını açık eylesin....