Kul hakkı İslam düşüncesinde önemli bir yer tutar. İnsanın kendi nefsine, ailesine, komşusuna ana babasına, cemiyete, vatanına karşı mutlaka yapması gereken vazifeleri vardır. Âlimlerimiz, kul hakkına girenin çokça tövbe etmesi, pişman olması gerektiği, sonucunda ilgiliden helallik almakla af olunacağını, bir de sibyana Kuran-ı Kerim okutmakla belki hafifleyeceğini belirtmektedirler.
İnsanlar gıybet ederek çiğ et yerler, trafikte uyanıklık edip başkalarını tehlikeye atarlar, laf taşır, komşuya eziyet ederler, aile hukukuna dikkat edilmez..vs… Bir de Kamu hakkı vardır ki burası çok sıkıntılı…
O güzel atalar pazarda aldıklarını açıktan evlerine götürmezlermiş, edebe bakıyor musun?
İnsanlar mahşere çok sevaplarla gelirler, ancak haksızlık edip, vebaline girdiği kişiler sıraya girerler, onun bütün iyiliklerini alırlar, belki hasenatı kendisini kurtarmaz, Allah muhafaza kişilerin günahları dahi adamın üzerine yüklenir de, iflas etmiş şeklide cehenneme yollanırlar. Ne kötü bir sonuç….
Bu mevzuda dinimizin şaşmaz prensibi; Kişinin kendi nefsi için istemediğini, başkaları için de istememesidir. Müslüman ne zulmeden ne de zulme uğrayan olmalıdır. Bunun için kişi eline, diline sahip olmalıdır.
Bu konunun özeti, Peygamber düsturu şöyledir.
Ey insanlar! Kimin üzerine geçmiş bir hak varsa, onu hemen ödesin. Helalleşsin, dünyada rezil-rüsva olurum demesin. İyi biliniz ki; Dünya eziyeti mahşer rüsvalığından çok daha hafiftir.
Hayvanların da insanlar üzerinde bir takım hakları vardır. Bütün bu işler iki esasta toplanır. Birincisi Allah’u Teala emretmiş zulmetmeyin diye buyurduğundan dolayı, Onun emrine tazim etmek, İkincisi de yaratılmış olan her mahlûka gösterilmesi gereken şefkattir. Eskiler derler ki, bir insanın kıymeti merhameti kadardır. İnsana merhamet, hayvanlara merhamet, kâinatta bulunan her vaziyete merhamet…
Efendimizin, devesine fazlaca yük yükleyen bedeviye tavsiyesi herkesin malumudur.
Kıyamet günü herkes, hayvanlar dahi birbirlerinden haklarını alacak. Ellerin konuşup, ayakların şahitlik edeceği gün, hesap çok çetin olacağından hazırlıklı olunmalıdır. Kimsenin bir mendil, çorap götüremediği dünyaya çok da tamah etmemek gerekir. Bu tamah, bu doymak bilmeyen ihtiras kişinin farkında olmadan haramlara dalmasına sebep olur. Sonucunda kimin malını, hukukunu çiğnediğinin farkına varamadan, Allah’ın huzuruna varılır. Bu nedenle dünyanın geçici olduğunu unutmamak ve buranın ahireti kazanma mekânı olduğunu akıldan çıkarmamak lazım gelir.
Maalesef kişiler haramdan, gasp ve haksızlıklarla çok mal toplarlar, bunlar dünyada varislere kalır, onlar yerler içerler, belki de az bulurlar beğenmezler, lakin hesabını da kendileri Allaha vermek zorunda kalırlar.
Ne çetin bir imtihan değil mi…
Üzerinde kul hakkı olanın cenazesini kıldırmayan Efendimiz dahi, Benim üzerimde kimin hakkı varsa gelsin, hakkını benden alsın ve helalleşelim, buyurmakta ise, bu Müslümanların vurdumduymazlık hali nice olacak.
Zerre ağırlığınca iyilik ve kötülüğün hesabının sorulacağı günde, Rabbim bizleri kul hakkı ile imtihan eylemesin inşallah.
Selam ve dua ile…