Kul Olmak!

Halis KARADUMAN

Yaradan, Ben insanları ve cinleri Bana itaat etsinler, emirlerimi yerine getirsinler diye yarattım buyuruyor. Bu yaratılışa melekler itirazda bulunmuşlarsa da, Mevla, Ben sizin bilmediklerinizi bilirim diyerek onları ikazda bulunup yeryüzünün halifesi, ilk insan Âdem Peygamberimizi yaratarak insanlık tarihini başlatmıştır.

Kulluk, insanın her an Allah’ın huzurunda olduğunu bilmesi, O’nun büyüklüğünü tasdik etmesi, mevcudattan-Mevla’nın sıfatlarını müşahede edip, subhanellah deyip, emirlerine boyun eğmesidir.

Allah insanları iyiyi ve kötüyü, doğruyu ve yanlışı ayırt edecek şekilde yaratmıştır. İnsana bahşedilen muhteşem teçhizat ve akıl sayesinde sorumlu tutulmuştur. Bu sorumluluğu yerine getirmenin sonucunda da büyük mükâfat vardır. 

Artık bu saatten sonra insanoğluna düşen Allah’ın emirlerine boyun eğmek, Ona iyi bir kul olabilmek için ibadete, kendisini felaha götürecek işlere sarılmak olmalıdır. 

Çocuk ana karnında iken elinin ayağının, gözünün kulağının ne işe yaradığını bilmediğinden, anası yoluyla beslendiğinden, bunların kıymetini idrak etmekte yoksundu. Doğumdan sonra gördü ki değil el ayak, bir parmak bile çok önemli olduğundan Yaradan’a binlerce hamd etti. Aynen bunun gibi bu dünya misafirhanesine yapılan ibadetlerin yarın ahirette ne kadar önemli olduğunu bir bilebilsek, belki de secdede başımızı kaldırmaz, malımızla canımızla gayret edip, Allah’ın rızasını daha çok kazanmaya çalışırdık. 

Kul her şeyden önce Yaradan’ın emirlerine şeksiz şüphesiz tabi olup boyun eğecek, ezelden vermiş olduğu ahid doğrultusunda ve imkânları nispetinde vazifelerini yerine getirecek. Sonrasında da yaratılan her şeye şefkat gösterecek, muhabbet besleyecek ve ibret alacak, böylece kendisini Allah’a yaklaştıracaktır.

İnsan her anında yaratılış gayesini unutmamalıdır. Kendisini Yaradan’ına yaklaştıracak sebepler arayıp, onlara sımsıkı sarılmalıdır. Aksi takdirde dünya heveslerine kendini kaptırdı mı, Allah muhafaza rotasını kaybeden gemiye döner. 

Kişi sürekli kendisine, nereden geldiğini, niçin geldiğini, yolculuğun sonunda ne ile muhatap olacağını sormalı ve varacağı yerde mahcup olmayacağı faaliyetlerle iştigal etmelidir.

Bu sebeple dünya hayatına faniliği kadar, 
ahiret hayatına da ebediliği kadar değer verip emek harcanmalı. Nimetlerine şükredip, ezalarına da sabır göstermeli. Dünyanın geçici süslerine kanıp, ahireti harap etmemek şuuruyla hareket edilmelidir. Kulun bir vazifesi de, Allah’ın dostlarıyla hemhal olup, düşmanlarına da muhabbet beslememeleri noktasıdır ki, bu imanın mihenk taşıdır.

Mevla’mız, Hicr:99 da “Ölünceye kadar Rabbine kulluk et” buyuruyor. 
Rabbim, Kendisine ulaştıracak kutlu  yolları bize kolaylaştırsın inşallah….