Merhamet ve Şefkat Her Kalbe Bahşedilmedi, Bazı Kalpler Vardır; Canınla Sulasan Bile Asla Çözünmez
Hiçbir insan, bir insanın merhametine bırakılmamalı. Zira insanlar, kendi duygu durumuna göre merhamet ederler.
Merhamet, daima şükreden bir insanın, yüreğindeki köklü bir ağaç gibidir.
Özenle baktığımızda, merhametli bir insanın, önemsiz mevzuları, memnuniyetsiz bir şekilde şikâyet ettiğini göremeyiz. Bilâkis harfini dahi ağızlarına almazlar. Yani onların şikayet ettiği şeyler, az ve özdür.
Merhamet çok özel bir duygu, somutlaştıracak olursak; pamuğu çağrıştırıyor bana.
Yürek sağlamsa, mutlaka içinde köklü bir merhamet vardır.
Merhametin bir de zıddı var. Gaddarlık...Gaddarlık yüreği kireç taşına dönüştürür. Ne gerek var? Gaddarlıktan insana ne gibi bir fayda gelir? Merhametin her kalbe bahşedilmediğini biliyorum. Ve kalbin bize sunduğu koskoca bir lütuf. Kalbin bize sunduğu bir lütufta şefkattir. Şefkat. Şefkat sıcacık bir kelime, benim lisanımda.
Bir bakışla bile hissedilebilir. İnsan şefkatli bir bakışıyla bile kurumuş kalbi sulayabilir. Öyle büyük ve kutsal bir duygu ki.
Defalarca hissettiğimiz yer, Yaradan’ın huzuru. O’nun şefkati altına eziliyorum. Yine şefkatinde herkese bahşedilmediğini biliyorum.
Şefkati ve merhameti, kalbinden fışkıran bir insanın sırtı yere gelmez. Bu iki duygu maneviyatın temeli. Sevginin de üzerinde.
Öyle yüce duygular işte...