Öğretmen Olabilmek

Halis KARADUMAN

Çocuklarımız en kıymetli varlıklarımızdır. Sevilmelidirler, sayılmalıdırlar. Özellikle yanımızda kıymetli oldukları mutlaka hissettirilmelidirler. Buna hakları vardır. Yavrular da bu değeri fark etmelidirler.

Babalar kendilerinin yapamadıkları şeyleri kesinlikle çocukları üzerinde gerçekleştirme yoluna gitmemelidirler. Onların istidatlarını tespit etmeli, fıtratları doğrultusunda yönlendirilmeleri gelecekleri açısından daha sağlıklı olacaktır. Baba yavrularına yakın olmalı. Onlara model, örnek olmalı doğruyu ve erdemi öğretmelidir.

Çocuğa sorumluluk vermek lazım. Yaşına göre ailede neler yapmalı, neler yapmamalı bilmelidir. Ailesinin kendisinden beklentisinin neler olduğunu fark etmelidir. Mesuliyet küçük yaşlarda başlar. Bu sorumluluk çocuğa eziyet olmamalı, zevk alarak yapmalı ve sonucunda bir hisse çıkarmalıdır.

İnsanoğlu konduğu kabın şeklini alan sıvıya benzer. Öyleyse babalar her an çocukları tarafından gözlendiğini, davranışlarının kopyalandığını bilmeli, ona göre davranmalıdırlar. İkinci Murat ne güzel babalık örneği vermiş. Nasrettin Hoca çevresine ve ev halkına ne ibretlik hayat hikâyeleri anlatmış.  Hele mübarek Peygamberimiz(SAV) ne de merhametli bir aile babası imiş.  

Babalar örnek olacak da öğretmenler olmayacak mı elbette onlar da olacak.

Ne mutlu o öğretmenlere;

Fikri hür vicdanı hür nesiller yetiştiriyorlar.

Geleceği şekillendiriyorlar.

Gelecekte yaşayacağımız dünyanın mimarlarını, milli ve manevi değerlerle mücehhez bir toplum yetiştiriyorlar.

Bana bir harf öğretenin kölesi olurum, İlim Çin’de bile olsa alınız, denilen bir göreve talip olmuşlar, eriyerek geleceği aydınlatıyorlar.

Ancak, bugün öğretmen bulunması gereken yerde mi?

Eskiden öğretmenin bulunmadığı sofrada yemek yenmezmiş.

Öğretmenin sözü yerde kalmazmış.

Öğretmenin geçtiği sokaklarda insanlar ayağa kalkar saygı gösterirlermiş.

Öğretmen araca bindi mi herkes ayağa kalkar ön koltukta yer verirlermiş.

O zaman öğretmen gerçekten muallimmiş.

Çocuklar öğretmenim deyince ağızlarından bal damlarmış.

Öğretmen hastalansa öğrencileri nöbete kalırmış.

Öğretmeni ile ağlar, onlar ile gülerlermiş.

Çünkü öğretmenler gerçekten öğrencisini çocuğu gibi severmiş. Onların kederlerini, çilesini, sıkıntılarını kendilerine dert edinirlermiş.

Ben hatırlıyorum, okumayı sökmeye başladığımda, ilk hikâyemi okuyup anlattığımda öğretmenimin gözlerinin nasıl sevinçten parladığını, benden daha çok heyecanlanıp kıvanç duyduğunu nasıl unuturum.  

Eskiler ektiler ve biçtiler, mutlu oldular. Hala önlerinde düğmeler ilikleniyor. Hepsi mi dersen, çoğunluğu derim. Ama şimdi o çoğunluğun azınlık dahi olmasını ne çok isterdim.

İyiye güzele yönelmek zor mu, hayır, kesinlikle hayır. Biraz sevgi, biraz ilgi, biraz merhamet ve biraz da emek olursa bunun üstesinden gelineceğine kesinlikle eminim.

Veren el olmak, başkalarına faydalı olmak insanların en hayırlısı olmaktır. Hangi iyilik zayi olmuş ki öğretmenin iyiliği zayi edilsin.

Öğretmen isterse başarır, hiçbir engel yok. Yeter ki harekete geçsin. Kendisine “ben bu çocuklarım için daha ne yapabilirim” diye sorsun; Sorunca çalışacak, hazırlanacak ve başaracak. Sonuç: Öğrencisi kendisini daha çok sevecek, millet kendisine daha çok saygı ve minnet duyacak ve daha önemlisi kendi kendisiyle iftihar edecek.

Ben bir veliyim. Çocuğumu seviyorum. İyi yetişmesini, kültürlü ve bilgili-bilinçli olmasını istiyorum. Daha önemlisi okuyan, anlayan, dinleyen, kendisine güvenen, ahlâklı, erdemli hoşgörülü, tutarlı ve vatansever yetişmesini istiyorum. Bunu da vefakâr öğretmenlerimden bekliyorum.

Görevinin bilincinde olan öğretmenlerimin ne giydiği, kot pantolonu, meşin ceketi beni ilgilendirmiyor. Ben öğretmenimin öğrettiğine bakarım. Ama aynı zamanda model olan bu mümtaz şahsiyetlerin kılık kıyafetleriyle de yakışır halde öğrencilerinin karşısında görmeyi arzu ederim. Bir baba olarak bu beklentimi çok görmeyin. “Ye kürküm ye” toplumumuzda darbı mesel olmuştur, unutmayalım.

Çocuk her ne kadar anne babanın emaneti ise de, onun okuldaki bekçisi öğretmenidir. Yavruların temiz kalpleri vardır. Hangi şekli vermek istersen başarabilirsin. “Bana çocuklarınızı verin onları istediğiniz evsafta yetiştireyim” diyen öğretici çok doğru söylemiştir. Tarlaya hangi tohumu ekersek onu kaldırırız. Bu tarla bir çocuğun temiz kalbi olursa orada ne yetişmez. Emek çekersen gelirinden, yatarsan vebalinden sorumlu olacağını zaten biliyorsun.

Devletimiz ahlaklı, kültürlü ülkesini seven nesiller yetiştirmek istiyor. Bunun için hiçbir fedakârlıktan çekinmiyor. Bugün en büyük kaynak eğitime ayrılıyor. Belki her şey tam mükemmel değildir. Ama yol mükemmele nasıl gidilir araştırılıyorsa ki araştırılıyor. Bir ucundan da biz tutalım.

Devletimin fedakârlığı ile birlikte, gelin; veliler, öğretmenler, yönetim el ele verelim, biraz daha emek çekelim, daha güzel yarınlar tesis edelim.

Gelecek ülkemin ve milletimin olsun…..

Selam ve muhabbetle….