Ölüm Kapıyı Çalmadan

Halis KARADUMAN

Ağlayarak geldiğin bu âlemde seni nice zenginlikler bekliyor. Allah sana öyle bir bahçe hazırlamış ki, insan ölümü unutuyor burada ebedi kalacağını sanıp ahireti aklına getirmiyor. Ölmek istemiyor. Apartmanına mülk Allah’ındır yazıyor. Ama kendisi Ebu Salebe’yi unutup, yolcu olduğunu unutup, ebedi kalmak için çaba harcıyor. Hocalardan dört kollu ile giderken yırtık bir çorap bile götüremeyeceklerini defalarca dinlemesine rağmen, kulakları duymuyor, gözü doymuyor. Amelleri ile baş başa kalmadan bir şeyler gönderebilir miyim diye düşünmüyor.

Acaba;

Yolculuktan önce kendisini karşılayacak bir dost gönderdin mi?

Melekler sorguya başladığı zaman kendisine yardım edecek bir güzel insana vuslat ettin mi?

Eliyle para sayarken gönlünü Allah ile beraber tutabildin mi?

İslam âleminde açım diye haykıran, imdat diye bağıran Müslim’in sesine kulak verebildin mi?

Mahallede yetimin başını okşadın mı, onlar üzülüp kederlenirken bir damla gözyaşı dökebildin mi?  

Evini, arabanı yenilemek ve güzelleştirmek için gösterdiğin çabanın onda birini ebedi mekânın için gösterebiliyor musun? Kendine, bir bilene ben bu konuda neler yapabilirim diye sordun mu? Çünkü giden gelmiyor, bizleri bekliyorlar, acaba durumları nasıl? Ne haldeler? Memnunlar mı yerlerinden. Geçici mekânlarında nereleri seyrediyorlar.

Şu âlemde akşam oluyor üzerine bir kasavet çöküyor. Bir de elektrikler kesik ise vay haline. Kısa bir süre karanlığa dayanamayan sen, yarın hiçbir ışık umudunun olmadığı mekânda ne halde olacaksın. Orada seni ne aydınlatacak biliyor musun, bilmiyorsan sorup öğrendin mi? İhmal etme… Dostum- Dost’a giderken elin boş gitme…Çünkü orada pişmanlığın, keşkenin hiçbir anlamı yok.

Dünya tatlı insanı cezbediyor. Nefis her an devrede boş bırakmıyor. İnsanı hayallerden hayallere istek ve arzulara sevkediyor. Sürekli meşguliyet… Ölmeyeceğini zannederek onlara ulaşmak için sürekli çalışıyor, bilmez ki bu uzun yolun bir kenarında hiç beklemediği bir anda ölüm onu pusuda bekliyor. 

Öyleyse;

Kardeşler insan varlığı/serveti sever, onun başında bulunmak ister, serveti bize faydası olacak yere gönderelim. Ahret yolunun bekleme salonu olan mezara hazır olalım. O Âlem-i Berzah ki;

Sahipsizim diyenlerin, Sahibine kavuşmasıdır.

Sahibim diyenlerin, Sahipsiz kaldıkları, etle kemiğin ayrıldığı, karanlık ıstırap yeri sakin, huzurlu ya da feryatlarla dolu mekân bizleri bekliyor.

Sela veriliyor, sen hesap yapıyorsan, ezan okunuyor sen para sayıyorsan, cenaze geçiyor dostuna su-ı zan ediyorsan… vay haline. Kendine sordun mu, bir dakika sonra ne olacaksın, nerede olacaksın biliyor musun? Bilmiyorsan hala ne duruyorsun…

Yerin dehşetli bir şekilde sarsıldığı zamana kadar… geçici olan bu mekanımızda kul gibi yaşayalım. Vazifemizi öğrenelim ve daha ilerilere, Allah dostlarına adım atalım. Bir tebessümü zayi etmeyen Yaradan’ımızın sevgi ve muhabbetini fırsat eldeyken kazanalım.         

Meleklerin “O kâfirlerin arkalarına vura vura tadın cehennem azabını” demeden dostlar yolumuzu kıbleye çevirelim.

Allah’ım bizleri ölüm anında yüzleri güneş gibi, beyaz yüzlü meleklere ruhumuzu teslim etmeyi nasip eylesin dilek ve temennilerimle;

DOST yolcularını saygı ve muhabbetle selamlarım…