Seçimin Ardından Bize Kalanlar!

31 Mart seçimleri, bu coğrafyanın ne kadar renkli olduğunu bir kez daha gösterdi. Cumhur İttifakı ülke genelinde %51.63, Millet İttifakı ise %37.55’lik bir oy oranına ulaştı. Oy oranlarında büyük bir fark gözüküyor olsa da ülke nüfusunun yarısından fazlası (yaklaşık 45 milyon) Millet İttifakının belediyecilik anlayışı ile yönetilecektir. Yani bu seçimde oransal olarak yüksek olmak başarı sayılmamalıdır. Bunun yanında şehirler bazında oy oranlarının birbirine çok yakın olması halkın bir mesajı olarak görülmelidir. Millet, hem iktidar hem muhalefeti balıksırtı bırakarak, muhalefete ‘’sana henüz güvenmiyorum ama bir şans vermek istiyorum’’ derken, iktidara ‘’bundan sonra adaylarına ve adımlarına dikkat et, ekonomik sorunları göz ardı etmeden bir an önce çözmeye odaklan’’ demektedir. 
Muhalefet belediyeleri genel seçim ve bir sonraki yerel seçime kadar ellerinden gelen gayreti göstererek kazandıkları illeri korumanın yanı sıra oy potansiyellerini yükseltmeyi de isteyeceklerdir. Bu durum yerelde yeni bir heyecan ve hizmet yarışını beraberinde getirecektir. Eğer yerelde kendilerine verilen fırsatı iyi kullanamazlarsa milletin sandıkta kendilerine de ders vereceği aşikardır. İktidar ise seçime kadar ki süre zarfında kazandığı belediyelerde daha iyi hizmet verme gerekliliğini algılayıp düzgün adaylar ve düzgün politikalarla hareket etmek zorunda kalacaktır. Bunun yanında ülke genelinde büyük yaralar açan işsizlik, enflasyon, rantçılık gibi sorunları acilen çözmek zorundadır. Seçim meydanlarında söylenilen beka sorununu millet kabul etmekte fakat bunun temelinin ekonomik olduğunu düşünmektedir ki iradesini sandığa yansıtırken bunun mesajını da iletmiştir. Bu balıksırtı sonuçlar yukarıda saydığımız mesajları doğru algılayamayan siyasi partiler için yıkıma dönüşecektir.
Muhalefet yıllardır arzuladığı başarıya ulaşmak için ilk adımını atmıştır fakat kendilerini bekleyen bir büyük sınav daha vardır ki bu da seçim sonrası tutumlarıdır. Ellerinde kadehlerle ‘’şerefine Tayyip’’ diye sloganlar atmak, iktidarı destekleyenleri küçümseyerek konuşmak veya aşağılamak hatta intikam içgüdüsü ile hareket etmek, bölücü örgütlere kadrolarında yer vermek kazanılanların misliyle kaybedilmesi anlamına gelecektir. Tabi ki aynı durum iktidarı destekleyenlerin yıllardır kazanıyor olmanın özgüveni ve bu seçimin kaybedildiği illerdeki hayal kırıklığı ile saldırgan tutum izlemeleri ile iktidar aleyhine dönebilir. Seçim sonrası yapılacak en güzel şey nefret dilinden uzaklaşıp, kapsayıcı bir hoşgörü dilini kullanmak olacaktır.
Seçim sonrası yapılan konuşmalardan anladığım kadarıyla muhalefet partileri derslerine iyi çalışmış ve aday profillerinin nasıl olması gerektiği konusunda ciddi bir yol kat etmişlerdir. Peki, Ak parti seçim sonuçlarından bir ders çıkarmış mıdır?
Ak Partinin en büyük gücü yapılan hatalardan ders çıkarması ve bunları uygun bir şekilde revize etmesidir fakat son 2 seçimdir yanlış politikalar uygulamakta ve yanlış adaylarla devam etmektedirler. Liyakati olmayan, tepeden inme, dava adamı olmayan hatta davadan bile haberi olmayan sadece ahbap çavuş ilişkisi ile belirlenen adaylar halk nezdinde itibar görmemektedir. Bu başarısızlığın sorumluları aday listelerinin belirlenmesinde etkili olan vizyonsuz siyasetçiler, yanlış yönlendiren danışmanlar, kindar ve tepeden bakan il yönetimleri, partiyi savunuyorum adı altında saçma sapan konuşan, yazan gazeteciler, televizyoncular ve sosyal medya fenomenleridir. Burada şunu da iyi analiz edebilmek gerekir seçmenin tepkisi parti liderinden ziyade adaylaradır. Bunun en büyük ispatı belediye meclisi ve il genel meclisi oylarının başkan adaylarına verilen oydan çok daha fazla olmasıdır. Bu sonuçların toplamına bakacak olursak bu başarısızlığın en büyük sebebi sayın cumhurbaşkanının bunları etrafında tutmaya devam ediyor olması ve kulağına fısıldanan yanlış politikaları onlara güvenerek uyguluyor olmasıdır. Revizyona kesinlikle en tepeden başlamalıdır ki bu kudrete sahip tek kişi de sayın cumhurbaşkanıdır.
Adayların kalitesinin yanı sıra büyükşehirlerde ve bazı illerde seçimleri kaybettiren diğer bir etmen ülkede yaşanan ekonomik sorunların seçmeni ciddi şekilde etkilemeye başlamasıdır. Esnafların, memurların, işçilerin, emeklilerin, işsizlerin ve aşsızların sorunlarına kulak tıkamak Ak Parti’nin en yoğun oy aldığı kesimleri ziyadesiyle üzmekte ve kırmaktadır. Yine de halk faturayı Tayyip Erdoğan’a değil yanındakilere kesmektedir çünkü hala bu sistemi düzeltebilecek en güçlü aday bizzat kendisidir.

Bu seçim de dikkatimi çeken diğer bir detay seçim güvenliği ile ilgiliydi veri akışının belli bir süre kesilmesi dışında seçimi etkileyecek herhangi bir sorun yaşanmadı. Her kaybedilen seçimden sonra oy çaldılar gibi mazeretler uydurmak yerine özeleştiri yaparak düzgün adaylar çıkarmak seçimi kazanmanın altın anahtarıymış. Boş bahanelerin arkasına sığınmak yerine üreten, kendini ifade eden, toplumdan ve değerlerinden uzak olmayan adaylarla yola çıkmak başarıyı beraberinde getiriyor. Ankara için Mansur Yavaş’ın oy potansiyeli kesinlikle göz ardı edilmemelidir ama Ankara’da seçimi CHP kazanmamış Ak Parti adeta altın tepside rakiplerine sunmuştur. Fakat İstanbul için aynı şeyi söyleyemeyeceğim Ekrem İmamoğlu son dönemlerde gördüğüm en iyi seçim politikasını yürüttü. Herkesin elinden tuttu, gönlüne girdi, diklenmeden dik durdu. Seçim süreci boyunca güler yüzünü ve sakinliğini korudu. Binali Yıldırım gibi sempatik ve güçlü bir aday karşısında İstanbul’u almak kesinlikle takdir edilmesi gereken bir olaydı. Acaba İstanbul’u alan Ekrem İmamoğlu’na Anadolu’nun kapıları açılır mı? Bunu zaman gösterecek…
Doğu illerinde özellikle HDP’nin kalesi olarak görülen bazı illerde Ak Parti’nin seçimi kazanması heyecan verici diğer bir gelişme. Doğu illerindeki Kürt seçmen yerel seçimlerde hizmet beklentisini net ortaya koymuş ve belki Türkiye belediyecilik tarihinde bir dönüm noktasını başlatmıştır. Bu sonuçlar bize göstermektedir ki HDP’nin sadece Kürtçülük üzerinden yürüttüğü politikalar karşılıksız kalmıştır. Bunu Tunceli’de kazanan Türkiye Komünist Partisi adayı Fatih Mehmet Maçoğlu’nda da görebiliriz. Kürt seçmenin yoğun olduğu bir il de herhangi bir etnik köken üzerine dayandırmadan daha önce belediye başkanlığı yaptığı Ovacık ilçesindeki çalışmalarla seçimi kazanabilmiştir. Ülkede yeni bir renk yeni bir ahenk oluşturması açısından oldukça önemli olduğunu düşünüyorum. Devasa kütüphaneler kurup okuma alışkanlığı veremediğimiz çocuklarımızı, milyon dolarlar yatırıp istihdam yaratamadığımız fabrikalarımızı, verimli arazilerimizde yetiştiremediğimiz ürünleri belki farklı bir bakış açısıyla denememize vesile olacaktır.
İncelenmesi gereken konulardan birisi de bu seçim ilk defa oy kullanmış olan 1,5 milyon seçmen hangi partileri hangi sebeplerle desteklemiştir? Eğer dönemsel bir parti değil de kalıcı olmak istiyorsanız bunları iyice araştırıp önümüzdeki seçimlere gelmeden önce genç seçmenlere hitap edecek ya da onların dünyasında yer edebilecek politikalar üretmelisiniz.

Sözün özü sonuçlar ne olursa olsun, her zaman kazanan Türkiye’m olsun.

Bu vesileyle MHP Karaman Belediye Başkan Adayı Savaş Kalaycı'yı tebrik eder başarılar dilerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

Karaman Habercisi olarak Karaman, Konya, Aksaray, Niğde gibi bölge illerinden haberler yayınlıyoruz. UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Karaman Haber | Konya Haber| Aksaray Haber| Niğde Haber